-
1 açık seçik
klar und deutlich, klipp und klarbu iki örnek de \açık seçik gösteriyor ki, ... und diese beiden Beispiele zeigen klar und deutlich, dass... -
2 açık seçik
см. açık saçık -
3 açık seçik
net -
4 açık seçik
a) definitely, plainly, clearly b) clear, explicit, lucid -
5 açık seçik belirtmek
v. articulate -
6 açık seçik söylemek
not to put too fine a point on it -
7 açık
açık1 <- ğı> adj Tür usw offen (a Meer); Geschäft, Museum geöffnet; Platz, Stelle frei; Schritt weit; Farbe hell; Film usw frei, schamlos; Tee leicht;açık açık in aller Offenheit, freimütig;açık ağızlı deppenhaft;açık arttırma Auktion f;açık çek Blankoscheck m;açık eksiltme (öffentliche) Ausschreibung f;açık fikirli vorurteilsfrei, aufgeschlossen;açık fikirlilik Aufgeschlossenheit f;açık hava Freilicht…;açık havada im Freien;açık liman Freihafen m;açık mektup offene(r) Brief;açık seçik deutlich;açık olmak offen sein (-e für etwas); offen stehen (-e jemandem);açık söylemek offen aussprechenaçık2 <- ğı> subst (das) Freie; freie Stelle f, Vakanz f; ÖKON Defizit n, Fehlbetrag m; Lücke f, Ausfall m;açık vermek ÖKON in den roten Zahlen stehen; sich ertappen lassen;açığa çıkmak an den Tag kommen;açığa vurmak offenkundig werden; (-i) bekunden (A);bütçe açığı Haushaltsdefizit n;şehrin açığından an der Stadt vorbei;… açıklarında vor … (im Meer);açıkta im Freien;-i açıkta bırakmak jemanden ohne Arbeit oder ohne Unterkommen lassen;açıkta kalmak oder olmak keine Arbeit oder kein Unterkommen haben; nicht berücksichtigt werden; → açıktan -
8 seçik
см. açık seçik -
9 pornografi
إباحي [إِبَاحِيّ]Anlamı: açık seçik resim, yayın
См. также в других словарях:
açık seçik — sf., ği 1) Çok açık, çok belirgin 2) zf. Çok açık, çok belirgin bir biçimde Bu iki örnek de açık seçik gösteriyor ki çocuklarımızı kendi yetiştiğimiz gibi yetiştirmek hakkı bize verilmiş değildir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) … Çağatay Osmanlı Sözlük
açık seçiklik — is., ği Açık seçik olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayal meyal — sf. 1) Belli belirsiz, açık seçik olmayan Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız / Hatırası bile yabancı gelir. C. S. Tarancı 2) zf. Belli belirsiz, açık seçik olmayan bir biçimde Uçaktan korkmanın utanılacak bir şey olduğunu hayal meyal duyuyordu. B … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayan beyan — zf. Besbelli, apaçık, açık seçik bir biçimde Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulanık — sf., ğı 1) Bulanmış olan, duru olmayan Koltuğuna oturdu, Haliç in bulanık sularına daldı. F. R. Atay 2) Bulutlu, kapalı (hava) 3) Açık seçik görünmeyen, net olmayan Bulanık görüntü. 4) Donuk, anlamsız, fersiz (bakış) Dimdik oturuyor, bulanık ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gündüz gözüyle — zf. Gündüzün, gündüz vakti, gün ışığında, her şeyin açık seçik görüldüğü saatlerde … Çağatay Osmanlı Sözlük
karışık — sf., ğı 1) Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş Karışık salata. 2) Karışmış olan, düzensiz, dağınık, intizamsız 3) Saf olmayan Karışık süt. 4) Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
köksüz — sf. 1) Kökü olmayan 2) mec. Temeli, dayanağı veya aslı olmayan Açık seçik bilgilere dayanmayan bir memleket sevgisinin ne kadar köksüz, ne kadar verimsiz olduğunu acı acı düşündüm. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
net — sf., Fr. net 1) Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen 2) İyi duyulan (ses) 3) Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi Bin beş yüz net veriyorlardı, vergi, sigorta çıktıktan sonra. H. Taner 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
netleşmek — nsz Net, açık seçik, iyi bir duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük